Bingöl Efsaneleri
♥ Selam İsmim Aysel , 26 Yaşındayım Sohbet etmek istiyorum Arayın Konuşalım. Her Türlü Sohbete Varım Tıkla Ara Beni.! ♥. 003225889363
Bingöl’ün efsanelerini anlatmadan öncesinde Bingöl’ün kavak sesinin, aşıklarının meşhur olduğunu biliyor muydunuz? Kemalettin Kamu, “Bingöl’ün Çobanları” şiirinde Bingöl’ün çobanlarını anlatmıştır. Uçsuz bucaksız ovalarıyla, dağlarıyla meşhur bir kent olan Bingöl’de hayvancılık fazla gelişmiştir. Hayvanların başlangıcında sabahtan akşama kadar duran çobanların tek uğraşları kaval olmuştur. Bu içeriğimizde de sizler için Bingöl’ün en meşhur efsanelerini bir araya getirdik.
İşte Bingöl Şehrinin asırlar süresince anlatılan efsaneleri;
Ölümsüzlüğün Deposu Bingöl
Bingöl’de adından da anlaşılacağı gibi irili ufaklı binlerce göl vardır. Adını bir askerin su aramak için arayışa girdiğini ve bir tepenin arkasına giderek burada bir tane değil, binlerce gölün olduğunu görünce şaşkınlıklar içerisinde söylediği; “bir değil burada tam bin göl var” demesinden sonrasında bu diyara Bingöl demişlerdir.
Efsanelere gore, bu göllerden biri, insanı ölümsüzlüğe götürmüş olan ab-ı yaşam kısaca “yaşam suyu”dur fakat hangi göl olduğu kim bilir, senelerdir bu gölün arayışı içerisine girilmiştir.
Bir söylentiye gore; avcının biri bir keklik avlar, kanlı kekliği buradaki göllerden birinde yıkar, tüylerini yolar ve torbasına koyup evin yolunu tutar. Eve vardıktan sonrasında torbasını açar, o anda keklik canlanır ve uçar gider. Kekliğin yaşam suyunda yıkanıldığı söylenir.
Evliya Çelebi, gezileri esnasında, Bingöl’e de uğrar, pek çok gölleri adıyla defterine yazar. Bu göllerin ayrı ayrı derman deposu olduğuna vurgu yapar. Hastalıkların bir çoğunun derman kaynağının bu göllerde olduğunu söyler. Göllerle ilgili bir fazla rivayet dolaşır durur.
Sülbüs Dağı Efsanesi
Yayladere kazasının şimal batısında yer almaktadır. Tepesi devamlı karlı görünen bu dağ, bir koni görünümündedir. Dağcıların her sene uğramış olduğu bu dağın üstü düz olmakla beraber, uzaktan sivri görünür. Bu dağ hakkında çeşit çeşit efsaneler anlatılır. Rivayetlere gore, “Sülbüs” adındaki bir delikanlı, “Starı” isminde güzel bir kıza gönlünü kaptırır. Araya giren cadı bunların evlenmesine engeller. Oğlan aşkından verem hastalığına yakalanarak ölür. Bu üzüntüye dayanamayıp kısa bir müddet sonrasında ölen kız, vasiyetine gore sevgilisinin yanına gömülür ancak cadı mezarlarının arasına koskoca dikenler filizlendirerek onları mezarda dahi ayırır. Rivayetlere gore Sülbüs ve Starı’nın diğeri dünyada dahi kavuşamadığı söylenir.